Gazipaşa’da yaşanan silahlı saldırı, sadece bir vatandaşın değil, bir ailenin huzurunu hedef aldı. Ancak olayın ardından yaşananlar, adaletin ne kadar hızlı ve kararlı bir şekilde tecelli edebileceğini gösterdi. Bu süreçte öne çıkan isimlerden biri ise Cumhuriyet Başsavcısı Tarık Korkmaz oldu.
Olayın hemen adliye binası önünde gerçekleşmesi, tesadüf gibi görünse de, müdahalenin bu denli hızlı ve etkili olmasında Başsavcı Korkmaz’ın adliyedeki varlığı ve olay anındaki duyarlılığı belirleyici oldu. Silah sesini duyar duymaz harekete geçen polis memurlarının başarısı, sadece refleksle değil, aynı zamanda adli makamların koordinasyonuyla mümkün hale geldi.
Başsavcı Korkmaz, olayın ardından sadece hukuki süreci başlatmakla kalmadı; kamu vicdanını da gözeterek, görevini kahramanca yerine getiren polis memurlarını bizzat makamına davet etti. Bu davet, bir protokol gereği değil, vicdani bir teşekkürün ifadesiydi. Ömer Faruk Yetkin ve Uğur Erdoğan’a verilen plaketler, birer metal parçası değil; adaletin, cesaretin ve duyarlılığın sembolüydü.
Bu tür olaylarda çoğu zaman gözler sahadaki kahramanlara çevrilir. Ancak bu kez, adaletin perde arkasındaki sessiz kahramanı da alkışı hak etti. Tarık Korkmaz’ın gösterdiği hassasiyet, sadece bir savcının değil, bir toplum liderinin nasıl olması gerektiğini hatırlattı bize.
Gazipaşa’da dağıtılan o plaketler, bir saldırının ardından gelen adaletin sesi oldu. Ve o sesin yankısı, Başsavcı Korkmaz’ın duyarlılığıyla daha da anlam kazandı.