Bugun...


Berna Uçak (psikolog)

facebook-paylas
ERTELEME ALIŞKANLIĞI
Tarih: 25-12-2024 13:17:00 Güncelleme: 25-12-2024 13:28:00


"Okumayı tasarladığım, kütüphaneme koyduğum kitaplar vardı, hala bekliyor. O halde ben, bu kırk seneyi ne yaptım, nasıl rüzgara savurdum?" diyor Reşat Nuri Güntekin 'Gökyüzü' isimli kitabında.

Sizde de sonraların sonu gelmiyor mu? Yapılacak işin başına geçmek için "Şu işi halledeyim de sonra otururum." diyor musunuz? Yapacağınız işleri ağırdan mı alıyorsunuz? Hepimizin dönem dönem başına geliyor aslında. Leonardo da Vinci, Victor Hugo, Steve Jobs, Mozart gibi tarihteki saygıdeğer dehalarda bile var bu. Hatta Sokrates, Aristoteles gibi Yunan filozofları bile bu konu hakkında felsefi bir çıkarıma ulaşmış. 'Akrazya' demişler  buna. İnsanların kendi yararına olduğunu düşündükleri şeyin aksini yapma paradoksu.

Her ne kadar ilk bakışta bir zaman yönetimi problemi gibi görünse de aslında öyle değil. Çoğunlukla "Hiçbir şeye yetişemiyorum, çünkü zamanımı doğru yönetemiyorum, çünkü yeterli zamanım yok, bu yüzden de bir şeyleri ertelemek zorunda kalıyorum."  diye düşünüyor olabilirsiniz ama bu zamanla ilgili bir sorun değil. Yukarıda bahsettiğim gibi hayatın bu kadar yoğun, bu kadar hızlı olmadığı dönemlerde bile mevcut bu sorun. Erteleme daha çok duygu ve düşünce yönetimimizle ilgili, olaylara karşı bakış açımız ve aldığımız tavırlarla ilgili. Bununla birlikte erteleme tembellik de değil. Tembellik bir kişilik özelliği, erteleme ise daha çok bir başa çıkma stratejisi olarak düşünülebilir; stres yaratan uyarıcıyla mücadele etmek yerine uyarıcının etkisini azaltma gibi mesela. Ertelemeyle beraber duyulan bir kavram daha var; atalet. Yapılması gereken ve yapılabilecek bir şeyin yapılmaması hali. Yapılması gereken bir iş var, onu yapman gerektiğini biliyorsun, istersen nasıl yapacağını biliyorsun, yapmamakla ne kaybedeceğini de biliyorsun, yaparsan ne kazanacağını da biliyorsun ama yine de yapmıyorsun. Dışarıdan bir engel yok, elindeki imkanlar bu amaçlar için yeterli ama içindeki bir şey bunu yapmanı engelliyor. Spora gitmen gerekiyor ama koltuk patatesi olup kalıyorsun. Geleceğin için, kariyerin için yapman gereken güzel projeler var, girişimde bulunacaksın, yapman gerekenleri çok net şekilde görüyorsun, herkes de bunu teyit ediyor ama gene de o amaçlar için disiplinli, düzenli, istikrarlı bir isteklilik halinde çalışamıyorsun. Ve çalışmadığın için de bir suçluluk duygusu, iç kavga hali yaşıyorsun.

Bu durum nasıl ortaya çıkıyor, nelerden etkileniyor, biraz bunlardan bahsedelim. Öncelikle değerlendirilmesi gereken dört alan var. Bunlardan biri biyolojik faktörler; beslenme, uyku, hareket alışkanlıkları ve vitamin/mineral oranlarını gösteren sağlık verileri. Sağlıklı bir bedenden bahsedebiliyor muyuz? Diğeri çevresel faktörler; arkadaş çevreniz, sosyal çevreniz. Ayna nöronlarla çevreden hiza alırız, zihin dar çevreye bakarak normları düzenler. Yakın etkileşime girdiğiniz çevreniz sizi harekete geçmeye teşvik mi ediyor, yoksa yılgın, yorgun halde eylemsizliğe mi itiyor? Bir diğeri duygusal faktörler. Taşıyamayacak kadar üst üste gelen duygusal yükler olduğunda duygu düzenlemesine öncelik verildiği için benliğimiz daha hazza yönelik eylem arayışına girer ve görevlere dair aksiyon almayı erteler. Tükenmişlik hissi kavramını duydunuz mu? Sonuncusu ise zihinsel faktörler; yargılarımız, inandığımız fikirler, inanç biçimlerimiz. "Bu hayat boş.", "Bu dünyada hiçbir şey yapmamak lazım.", "Ben bu dünyaya çalışmaya gelmedim." şeklinde düşünürsek  harekete geçer miyiz?

Tüm bunların yanında pek çok ertelemeci mükemmeliyetçi olduğunu fark etmiyor. Yüksek beklentiler, 'bir şeyi tastamam yapmalıyım' düşüncesi kaygıyı doğuruyor, bu da ertelemeyi besliyor. Mükemmeliyetçilik çoğunlukla "Bekle daha iyisini yaparsın, doğru zamanı bekle, daha iyisini yapabilirsin." diye fısıldar. Böyle olunca da harekete geçilmiyor, 'özel olsun, daha önce yapılmamış olsun'  diye diye aylarca beklenebiliyor. Biliyoruz ki mükemmel en iyinin düşmanıdır. Mükemmel olma arzusuyla ilintili bir diğer erteleme sebebiyse, başarısızlık korkusu, beğenilmeme kaygısı. Atılacak adımın olası hoşa gitmeyen sonuçlarının olabileceği düşüncesi 'o halde en iyisi hiçbir şey yapmamak' diyerek aksiyon almakta güçlük yaşatır. Ertelemenin biraz da kısa vadeli hazzı uzun vadeli hazza tercih etmek olduğunu düşünürsek, bir işi yapmanın getirdiği hislerle yüzleşmek yerine daha iyi hissetmek için ondan kaçıp başka işlere yönelebiliyoruz.

Peki, erteleyebildiğimiz kadar erteleyebilmeyi nasıl bırakalım?

 İlk kural "Sadece yap!" Zor olan ilk harekettir. Newton fiziğine göre başlayan bir hareket zamanla kendini büyütüp geliştirme eğilimindedir. O yüzden çok motive olmayı ya da doğru zamanın gelmesini beklemeyin; sadece başlayın, bir parçasından, on dakikasından ve yapmaya devam edin. Şimdi başlarsanız her gün biraz daha iyisi olacak, eğer hiç başlamazsanız hep aynı noktada kalacaksınız. Lao Tzu' nun "Büyük yolculuklar tek bir küçük adımla başlar." sözünü hatırlatayım burada.

Biliyorum ki pek çoğunuz yapılacaklar listesi oluşturuyorsunuz. O listeyi yapıyor olmak, o maddeleri alt alta yazıyor olmak ilk başta size kendinizi iyi hissettiriyor biliyorum ama bir süre sonra o listeye yazdıklarınızı unutuyorsunuz doğal olarak. Çünkü maddelerin son teslim tarihi yok. Çoğumuz kendine hedefler belirlerken bir şeyi unutuyor, onlara detaylı bir şekilde süre vermeyi. Demeliyiz ki; bir hafta içerisinde, Temmuz ayının sonuna kadar örneğin. Varsa listeniz sizden onu kontrol etmenizi isteyeceğim maddeler önemliden önemsize sıralanmış mı, zor görevler üst sıraya yazılmış mı? Zor görevi önce yapmak günün geri kalanında daha rahat olacağınız anlamına gelir. Ve şunu hayal edin, deyin ki kendinize, "Ben bunu yaptığım zaman nasıl bir duygu hissedeceğim; nasıl bir başarı duygusu, nasıl bir tatmin duygusu hissedeceğim?"

Bir de şu var; sorunu yakalamamız gerekiyor. Bir düşünün "Ben neden bunu erteliyorum, ne var bunun altında?" Hangi olumsuz duygulardan kaçtığınızın farkında mısınız? Belki bu duyguları tespit etmeyi deneyebilirsiniz.

Şimdi, düşünün bakalım, son zamanlarda neyi erteliyorsunuz?



Bu yazı 3502 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
YUKARI